Mis Kokular Sevgili Okuyucularım, Serüvenimde Yanımda Olduğunuz için Çok Teşekkür Ederim! Bon Appetit!
RSS

25 Ekim 2012

Menapozik Yaşamlar ve Kurban Bayramı Şenliği

Mutlu Kutlu Bayramalr diliyorum hepinize sevgili okuyucularım. Beni tanıyanlar aşırı hayvan delisi olduğumu bilir. Hatta kuzenm Serra, geçen gün bana- tek kişilik barınaksın dedikten sonra bunu fark etmemiş olmama rağmen bir çeşit ufak çaplı aydınlanma yaşadım desem yeridir. Olsun ben yine de bakabildiğim kadar sokak hayvanı bakacağım ve sahiplendirebildiğim kadarını da sahiplendireceğim. İyi bir insan olarak hayattaki misyonlarımdan biri bu. Tabi hal vaziyet böyle olunca güzel insanlar, içinde bulunduğumuz Kurban Bayramı kafası pek bana göre değil. İnanışları bir kenarda bırakıyorum bu tutumum içerisinde. Ama kardeşim insanın yüreği dayanmıyor yahu!!! Hele benim gibi empati gücü ileri seviye bir şahsiyet olunca işler biraz daha kompleks bir hal alıyor. Herşeye rağmen yüzününzde gülücükler açan Bayramlar diliyorum hepinize. Sakın beni aforoz etmeyin tamam mı? Ramazan ayında Pasta Canavarının facebook sayfasına yaptığım şeylerin resimlerini koydum diye bayağı topa tuttular zaten beni. E kardeşimmm napimmm ben tamam sevdiğim şeyi yapıyorum ama para da kazanmam lazım değil mi ya?! Bende trilyoner değilim ki, hayatımı idame ettirebilmem gerekiyor. Hele ki günümüz şartlarında dişi biri hayalindeki şeyi gerçekleştirmeye çalışıyorsa, zaten herkes bir noluooo leynnnn moduna giriyor. Bir taşa tutmadıkları kalıyor. Kadınsan halin zor arkadaş, -1 den başlıyorsun herşeye. Vay anasınııı şimdide feministliğim tuttu!:) Savulunnnnn! Yani hele ki mutfaklarda durum böyle. Benim kadar betonu delecek cesaretiniz varsa ehh bir de her zaman dediğim inanç. O zaman takın pelerini sırtınıza hadi uçun bakalım! Göreceksiniz anyayı konyayı! Ben gördüm bizzat.Evet! Pişman mıyım?!Bir dakikasından bile pişman değilim! Eeeeee şeyyyy tamam geçenlerde bayağı bir pişman olmadım desem hakkaten büyük yalan söylüyorumdur. Durum şu dostlar, sabah akşam çalışıyorum. Bunu biliyoruz zaten. Tırnaklar saç baş fenalarda. Giyimime özen göstermeye çalışıyorum ama son zamanlarda. O kadar da kendimi unutmayayım değil mi ya?! Artık beni kimseee aramıyoooorrrrr!!!! İlk başlarda bunu anlamıyordum. Ama şimid anlıyorum. Düşünsenize hiçbir yere gidemeyen kızı kim nereye çağırsın. Öyle gece gezmelerini seven biri değilim ben. Evimde oturayım pijamamı giyim kat be kat daha mutlu oluyorum. Heyyy duydum sizi, HAYIR sıkıcı bir karakter değilim! Gece gezmelerini sevmiyorum zaten hiç çağrıda alamıyorum çünkü gidemiyorum!!! Arada kaçıyorum tabi dükkandan. Yoksa fotosentezle yaşayan bir bitki olup çıkacağım. Hani kilo alıyorsun derler ya bu işi alıncaaa..yooookk canım atmasyon o söylim ben size. Ben 6 kilo verdim annem 11 kilo verdi.veeee hiç rejim yapmadıkk!!! Harika bir haber değil mi bu? Siz bide yerleri paspaslarken bizi görün!!! hahahah ağlanıcak halime güldüğümün farkındayım ama benim açımcan düşünürsek annem menapozunu atlatırken enerjisini bu şekilde çıkarması bei işime yarıyor diyebilirim! Yoksa herhalde beni hiç düşünmeden vururdu! :))))))) Allahım sana geliyoorummm!! ve sevgili dostlarım en önemli konuya geldim. Her ne kadar bunu sosyal medyada yazmak istemesemde işin vahimiyetini belirtmek için söylemek zorundayım. Bu işe girdiniz, ayıptır söylemesi eşşek gibi çalışıyorsunuz. Geceniz gündüzünüz yok. Umarım bekar değilsinizdir! Yani benim gibi bekarsanız, bu işte sevgili bulma mucizesi Rapunzeli kimsenin bulamayacağı o kulede o it oğlu it prensin bulması kadar imkansızzz!!!Yani şu hayatta yemin ediyorum bir tek o namussuz kızı kıskanıyorum. Rapunzel! Hay Allahım saçlarımda kısa ama napalım! En büyük tavsiyem, sevgili yapın kendinize ya da eş- ki eş olma fikri günümüz modern gözüken maganda erkekleri toplumunda çok ütopik bir kavram artık- ondan sonra bu işi yapın. Yoksa kedinin ciğere baktıpı gibi bakarsınız öyle el ele gezen çiftlere!! Yaaa boru muu kardeşimmm?! Tabi hava atcaklarrr! Sen ben burda durmuş yazıp okuyoz. Elalem yuhuuuuuuuu almış başını gidiyor. Helal olsun! Kolay iş değil!! Bu işte inanın bir erkeğin bu kadar çalışan bir kadını çekmesi çok zor hatta pek mümkün gözükmüyor. Hadi sinemaya gidelim dedi. Hayatım pasta siparişim var yarına. Booommm.. Hadi tatile gidelim dedi. Bebeğim haftasonu full çalışıyorum. Cevabın ne olduğunu söyledim ama içimden burda o kadar küfürlü yazamıyorum ne yazık ki! :) Güç sizinle olsun kardeşlerim! :)))))
Bu hayatta güzel şeylere kavuşmak kolay değil. En azından benim için hiç olmadı. Ne başardıysam tek başıma başardım. Sıfırdan bir hayat yarattım. Bunun sadece güzelliklerinden konuşsam, palavracının teki olurum. Hayat öyle değil ki sevgili okuyucularım. Mide kastıcı anları da oluyor. Önemli olan, baş koyduğunuz bu savaştan nası çıkacağınız. Güç içimizden gelir. Nasıl kullanacağınızda size kalıyor. Fedakarlıklar oluyor. Olacaktır da. Çok fazla adam kaybedeceksiniz takımınızdan. En azından bu size gerçekleri gösterecek. Her zaman böyle mi olur? İnanın hiç bilmiyorum. Öyle olmamasını ümit ediyorum. Her gün vitaminlerle ayakta durmak hiç kolay bir şey değil çünkü. Hedeflerim arasında 2013 yılında istanbulu terk etmek var. Sanırım işleri yoluna koyup huzurlu bir yaşam için göç edeceğim. Sadece bir plan bu.. Size bir sır vereyim mi? Elimde olsa ve hiç paraya ihtiyaç duymasaydım, yemin ediyorum kırıp dizimi evimde oturup, gelen siparişleri evden yapardım. Hayat akıp gidiyor ve ben hep aynı günü yaşıyorum.
Hayalleriniz var. Mükemmel bir şey bu. Elinizi ardınıza koymayın kalkın ve yapın sevgili okuyucularım. Ama her ne yapıyorsanız, bilerek ve isteyerek yapın. Hayallere ulaşması zor ve değişik getirileri ve götürüleri olabiliyor. Ne istediğinizi bilin. ve bodozing atlayın. Çünkü düşünürseniz asla cesaret edemeyeceksiniz. Hiçbir şey kolay değil. Hiçbir iş bir başkasından farklı değil aslında. Herşey yüreğinizde ve beyninizde bitiyor hatta başlıyor. Eğer hepimiz hayallerimizi bir çırpıda kolaycacık gerçekleştirseydik harikakulade olurdu ama iş öyle değil dostlar. Perspektivler anında değişebiliyor. Olay yolda olmak yolun sonuna gelmek değil. Güzel şeyler var ve kötü şeylerde var. İnancınızı yitirmeyin. Ne kadar amatör ne kadar profesyönel olduğunuzla alakalı değil, bir an geliyor o boşluğa düşüyorsunuz. Bu gayet normal. İnsan olduğunuzu unuttunuz mu yoksa?..
Hadi gülümseyin..
Güzel bayramlar sevgili okuyucularım

Bon Appetit!

10 Eylül 2012

Fighting!

Beni tanıyan herkes bilir ki, bayağı kore dizilerinin fanatiğiyimdir. Hatta çoğu arkadaşım tarafından biraz alay konusu olabilirim bu konu hakkında fakat ben yine de neredeyse her gece iş dönüşü izlemeye devam ediyorum. Bayağı bayağı türk dizileri gibi aslında ve %90'ında aşağı yukarı aynı konu. Fakir kız iki zengin çocuk arasında kalır! :)) Sadece bizim iç karartıcı dizilerimizden farkı; evet korece! :))) ve insanı daraltmıyor. Suratınızda gülümseme oluşuyor sadece. Hepinize tavsiye ederim. Beyniniz bunalmışsa ve benim gibi hayatınız iş ise ve eve geldiğinizde beyninizi durdurmak istiyorsanız en mükemmel çözüm sevgili okuyucularım.Ayrıca sevgili çekik gözlü arkadaşlarımızın dizilerinde söyle bir şey var ve resmen benim mottom oldu son zamanda; Mesela biri bir iş görüşmesine giriyor veya zorlu bir mücadeleden geçecek diyelim. Onu seven ve destekleyen kişi elini yumruk şeklinde yapıp hava kaldırıyor; Fighting! diyye ince tiz bir sesle karşısındakine destek veriyor! hihihihihi düşündükçe gülüyorum yahu!Bizim mutfaktaki versiyonu ise şöyle, ben delirmiş bir halde etrafa bağırıp çağırmaya başladığımda babam yüzünde kocaman bir gülücükle Fighting diye bağırıyor!!! hahahahahah işte o an bütün stres gidiyor.Hakkaten komik bir aileyiz diyorum inanmıyorsunuz! :)) Bu hafta pasta rekorumu kırdım ve açıkçası böyle bir haz böyle ne bilim bir zafer kutlaması ardından bitkinlik tuhaflık bir serkeşlik var üstümde! :)) Normalde aşırı ama aşırı panik olmam gereken zamanda bende bir genişlik sormayın gitsin!Yetiştiririzzzzz hallederizzzz modundaydım! Tabi arka planda Fighting! naralarıyla daha da bir yapabilirim düşüncesini benimsedim. Ne oldu biliyor musunuz? Eksiksiz ve tam zamanında gitti pastacıklarım. Geri dönüşleri de harika oldu. Pazarı nasıl çıkartırım diye düşünüyordum aslında ben. Sanki sonu hiç gelmeyecekmiş bir gün gibiydi. Haftanın 7 günü çalışığ milyon şey yapıp, hasta hasta bile sabahın köründe kalkıp işe giderseniz ve üstüne bayağı bayağı fazla pasta yaparsanız, inanın sizde aynısını düşünürsünüz sevgili okuyucularım. Hmmmpphhhh.. Tamam kabul! Ben panik bir insanım! Kendimin çok iyi farkındayım. Ama bu haftasonu gördüm ki, paniklemeyince daha da bir güzel yapılabiliyormuş ciciler.Hep bu kadar rahat olabilirim diye düşündüm bir ara. Yooookkkkkk! Hiç sanmıyorum! :)
Şimdi size şunu söyleyeceğim, ben hayata yeniden başladım. Ta sıfırdan! Kolay mı? Kolay diyenin kafasındaki saç tellerini pembe cımbızımla yolarım o ayrı mesele! :)) Akıllı insan bu işi yapar mı? Hayııırrrr! :) Eğer sizde benim gibi bu işe tutkuyla bağlıysanız ve neredeyse herşeyden feragat edebileceksiniz, buyrun dostlarım yolunuz açık olsun. Unutmayın, yalnızca korkusuzlar şef olabilir! Milyon tane zorluk yaşadım. Sinir krizleri bunalımlar depresif ruh halleri. Bunları yadsıyamam asla. ama sonunda aynı bugunkü gibi suratımda kocaman yorgun bir gülümseme ve başarının o mükemmel hazzı var. Diyorum size, imparatorluk kurmak kolay iş değil yahu! :))) Bu işe ilk başladığımda herkes bana gülmüştü. "Saçmalama nasıl pastane açıcaksın sen" mi diyen "abi hiç para kazanamazsın"diyenler bir sürü oldu. Başladım, eğitimlerimi aldım, kendimi geliştirdim, öğrendim, ürünlerimi sattım, şimdi pastanemi açtım ve paramı da kazanıyorum! Nabeeerrrrrrr! :) Şimdi kim gülüyoooooorr?! :))) Vallahi gözü olanın gözü çıksın diye de ekleyeyim sevgili okuyucularım. Daha uzun bir yolum var ama hallederim ben. Bundan sonrası daha kolay. Herşey ilk önce hayal etmekle başlıyor. İsteyen bana hayalperest desin isteyen çocuk. Keşke hiçbirimiz içimizdeki o masum çocuk yanımızı kaybetmesek be! O zaman belki dünya hakikaten pespembe olacak! En azından ben pespembe görüyorum uslanmaz bir optimist olarak. Eğer sizde yola çıktıysanız benim gibi, hadi gelin! İnanın düşündüğünüzden daha yakınsınız. Atın o adımı.. Sizin için ne doğruysa. Birine sormayın! Size ne doğru geliyorsa onu yapın. Atın içinizdeki o korkuyu. O korku denen illet anti-sempatik şey bir halta yaramıyor zaten. Sadece bizi hayallerimizden uzak tutan egoist bir tavır şekli.. Bu gece yatarken hayal kurun.. Ne yapmak veya ne olmak istiyorsanız. Sonra onu şekillendirin. Uyandığınızda da, suratınıza gücünüz olmasa bile kocaman bir gülücük yerleştirin ve Fighting! diyin. Bakın bir anda bütün bakış açınız ve hayatın kokusu değişecek.
Hadi.. Düşünmeyin.. Düşünmeden şimdi hayal kurun. Hem ne kaybedersiniz ki..
Hadi üşenmeyin..tik tak tik tak.. hayat geçiyor..
Neden aynı yerde kalasınız ki?!

Fighting!

Bon Appetit!

18 Ağustos 2012

Allahımm Sana Geliyorummmm!!!


En sevdiğim bayram olan Şeker Bayramı geldi de çattııııı.. Böyle hayat sanki Hansel ve Gratel'in eviymişçesine gibi geliyor. Bu bayram ne yapacağımı siz tahmin edinnnnn? Evet! Sevgili okuyucularım ben yine ayıptır söylemesi köpecikler gibi çalışıyor olacağım. HA HA HA! Harika bir yaşantım var! Çok açık itiraf ediyorum; bu iş akıllı insanın yapacağı iş değil. Bir kere sosyal yaşantı sıfır demiştim. Hayatınızdaki herkesin aşırı anlayışlı olması gerekiyor. Mesela geçenlerde iftar'a davetliydik. Göya ben bitirebilecektim.Kendime de gayet inanıyordum. 13 saat hiç oturmadan ama lafta değil yani gerçekten çalıştım! ve bu saat kavramında hiç abartı yok. Çalışırken iftara gitme planlarımız iftar sonrası çaya gitmeye döndü. Sonra bilin ben ne yaptım?! 20 kişilik pastayı yanlışlıkla 10 kişilik yapmışım!! Hobaaaaa!!! Ağlar mısın ağlatır mısın?! O kadar emindim ki oysa ki 10 kişilik olduğuna! Hadiiii tekrardan pastayı yaptım. Öyle üşenmek falan yok bu işte bacılar ağabeylerrr.. İşim sabah 9da başladı ve gece 12de bitti. Tabi ne fitar kaldııı ne çay ne muhabbet. Üstüne birde darılganlıklar oldu.  Buyrun burdan yakın şimdi. Demek istediğim şey, sevgiliniz varsa- ki olması bu işte biraz zor- aşırı anlayışlı olmak zorunda. Evliyseniz şans sizden yana diyebilirim. Öyle istenilen her zaman göremiyorsunuz. Arkadaşlar bir süre sonra sizi bir yere davet etmemeye başlıyorlar. Mesela ben, davet edildiğimde; canım yaaa yarına pasta var onu yapmam lazım demek zorunda kalıyorum. O yüzden bazen kalabalık ortamlara girdiğimde, şanslıysam, aaa böyle bir dünya vardı di mi? diye şaşkınca etrafıma bakıyorum. O sesler nasıl kulağıma senfoni gibi geliyor bilemezsiniz. Şu an da dünya yıkılmış birbirine girmiş veya atom bombası bir yerlerde patlamış olabilir. İnanın haberim yok! Ne gazete okuyabiliyorum ne haber seyredebiliyorum. Çokta meraklı değilim ama hiç değilse birşeylerden insanın haberi olur değil mi ya? :)) Bazen atölyede şöyle nara atıyorum; "Allahımmmm sanaaa geliyorummmmm!!!" Artık kimse verdiğim tepkilere aldırış etmiyor :) Bazen öyle yorucu oluyor ki, gözününüzün feri sönüyor, napıyorum leyn burda diyebiliyorsunuz kendi kendinize sonra beyniniz patlayacak gibi olabiliyor, daha sonra binbir sorunla karşılaşabiliyorsunuz, ama şöyle bir şey var ki; pastanızı biri yiyip gülümsediğinde - inanın o bir saniye herşeye değiyor. Hani oyuncular oyunlarını sergiledikten sonra perde kapanmadan selam verirler ve bütün salon kalkıp alkışlar ya..o an hissedilen duyguyla aynı işte.. Beni alkışlayan herkesi aynı ölçüde alkışlıyorum. Sizler sevgili okuyucularım, benim en büyük şahitlerimsiniz bu serüvenimde.. Kocaman bir imparatorluk kurmak kolay değil dostlar :) Fazla uçma kızım dyorsunuz biliyorum :) Ama en başa dönün ve okuyun lütfen.. Bugün Akşam gazetesinde ana sayfa'ya ve iç sayfada da tam sayfa olarak çıktım. Bür düşünün sevgili okuyucularım.. İmkansız diye bir şey var mı?.. Hadi dönünün en başa tekrar okuyun. O mutfakta fırınları bozan, mikseri bozulan, panikleyen macaron yapamayan kızı göreceksiniz o satırlarda.. Perikles'in dediği gibi; " Kalkın artık millet, küçük şeylerin üzerinde yeterince oturduk."

Hepinize Şeker tadında bir Bayram diliyorum..

Bon appetit!

10 Ağustos 2012

Taşan Su Sürahisi ve Multifonksiyonel Mutfak Robotu



Sevgili okuyucularım, Derbeder bir savruluşun bana getirdikleri dışında tırnakların son durumu fena! Saç diplerim çıkmış durumda! Kaş bıyık derseniz hiiiçç sormayın derim! :) Erenköyde açtığım Ada Bistrou'yu hayırlısıyla kapattım. Sahi yemek yapmak benim neyim bacılar, analar, dayılarrrr!! :)) Evde güzel yemek yapmaya benzemiyor ki bir cafe işletmek hatta yemeklerini yapmak.. Bende kolları sıvadım Ya Allah! diyerek kendi alanımda sevimli mi sevimli aşırı enerji yüklü bir pastane açtım! Pasta Canavarı Pastanesiiiiiii.. Eveeeetttt! Doğru duydunuz! Nasıl ya di mi?! :)) Heheyyytt! Korkaklar, hasetler ve gözü değenler çatlasın anacığımm!! Ben bileğimin hakkıyla buraya geldim. Ne baba parası ne koca parası yedim! Sıfırdan bir imparatorluk inşa ediyorum. Kolay mı? Offff.. Ölümüne kanayan yaralarla, büyük anti-sosyallikle, Depresyonik gecelerle geçiyor hayatım diyebiliriz. Böyle bazen kendi kendimi gaza getirme yöntemleri deniyorum, evet! İnanır mısınız, zor hatta inanılmaz derecede zor ama her sabah kalktığımda içimde öyle bir ümit ve öyle bir hayat dolu hissediyorum ki.Bedenim çökse bile beynim ve ellerim bir şekilde çalışıyor..Beni başından beri takip eden çok sevgili okuyucularım bilirler ki, A noktasından B noktasına geldim ben. Hep dedim ki, eğer bir şeyi gerçekten isterseniz ona ulaşabilirsiniz. Bu her ne olursa olsun. Herşey ilk olarak istemekle başlıyor. Size inanmasalar bile unutmayın; inanmayanlar asla inananları durdurmadı!.. Amatörce başladığım Pastacılık serüvenimde artık profesyönel bir mutfak faresi oldum. Hatta kuzenim Serra'nın deyimiyle multifonksiyonel mutfak robotu demek aslında çok daha doğru diyebilirim. Başardım yahu! Bundan daha kısa ve öz ne diyebilirim bilmiyorum. Size hayatta mucizelerin gerçekleşebileceğini göstermeye çalışıyorum her fırsatta. Öyle ağır anlar yaşadım ki, size buradan anlatamayacağım, öyle yalnız hissettim ki kendimi bu yolda, kelimeler kifayetsiz kalır. Bana kimse yardım etmedi. Kimse bana yol göstermedi. Yalvardığım zamanlar oldu. Her seferinde elim bomboş duvara bakarken buldum kendimi. Sonra Vivaldi'mi açtım klasik olarak, gözlerimi kapadım ve hayal ettim. Şimdi bakıyorum, hayal ettiğim her noktadan geçmişim. "Aaaa imkansız" diye bir şey olmamış hiç! Bu arada içimden yardım etmeyip düşene birde sen vur mottosunu güden sevgili vatandaşlara sessiz küfür ettiğimi duydunuz mu? :)))) Çok ayıp banaaaa!! :))) Yargılamayın beni lütfen. Sizinde başınıza gelmiştir elbet veya gözlerinizi kısıp içinizden ver Allah ver diye yağdırmışsınızdır. En azından desarj olma yöntemi diyelim. Şimdi düşünüyorum da, Einstein babanın dediği gibi, iyi ki de yardım etmemişler çünkü şu anda her ne isem, ne yaptıysam ve nereye geldiysem sadece kendim yaptım! Bununla da gurur duyuyorum. Bize küçüklüğümüzden beri isyan etmenin çok kötü bir şey olduğu öğretildi. Evet! Bu sınıra geldim bende. Aksini söylersem yalan söylemiş olurum. Hoş hangimizin hayatı mükemmel ki.. Hangimiz gelecek hakkında düşünürken paniklemiyoruz ki. Şu anda kabullenmiş olsam da herşeyi, bunları yaşadığımı size inkar edemem. Çünkü sevgili okuyucularım, hakkaten ağladım, zırladım, bağırdım, çağırdım ve öyle bir haykırdım ki dünya sağır oldu be! Ama gel görelimm başardımmmm!!! Bu da şüphe duyanlara kapak olsun! :) Şu anda sosyal mecrada 7000'e yakın takipçim var. Hiç fena değil. Hoşşşş.. Ramazanda iştah açıcı tatlı resimleri koymamdan dolayı biraz tepki alsamda, Dostlar; koymak zorundayım napimmm!! Para kazanmam lazım, hayatımı idame ettirmem lazım! Eğer satış yapamazsam yaptığım şeylerin ne anlamı kalır. Eğer bu yüzden bana birazcık olsun negatif bir şey besliyorsanız, gönülden özürler özürler özürlerrrrr.. Ben sizi anlıyorum da, kurban olayım siz de beni anlayın! :)
Eğer kendinize inanırsanız, ama böyle şüphe duymadan, bir an gelecek ve bütün dünya sizin istediğiniz gibi şekillenek. Mükemmel olmak zorunda değilsiniz. Hiçbirimiz değiliz. Ben öyle miyim? Hayırrrrr.. Ama şunu unutmayın, biz bütün herşeyimizle, eksikliklerimizle, saçmalıklarımızla ya da hatalarımızla mükemmel canlılarız. Mükemmeliği kusursuzluk değil de kusurlarımız oluşturuyor. Bana mail atan veya mesaj atan güzel insanlara söylediğim gibi; lütfen yılmayın ve kimsenin sizi yıldırmasına göz yummayın!.. Hayat bir çırpıda geçiyor. Bir şeyi başarmak kolay değil. Kim kolay dedi ki zaten. Alın işte benim son günlerdeki durum özetim; saç baş dağılmış, ayakta durmak için yemek yiyen, vitamin bombardımanı yaşarken fiziksel olarak çöküş yaşamam, uykusuzluk gibi bilimum şeyler yaşıyorum. Bunların yanında yardım için el uzattığım herkesten ret yememde cabası. Peki ben neredeyim şu anda?! Hayata inat, herşeye inat açtım yahu Pastanemi!! Yaptım!  Biraz fazla bıdı bıdı yaptım biliyorum ama 2-3 haftadır özellikle neredeyse hiç uyumama ve aşırı strese verin lütfen. Birde tabi yaşadığım herşeye ve hayatımdan çıkardığım bir sürü gereksiz insana. Ayrıca vefasızlara ve nankörlere verin.. Affınıza sığınıyorum şimdilik. Size söz bundan sonraki yazılarım böyle taşan su sürahisi gibi olmayacak! :) Sevgili okuyucularım, size anlatmak istediğim şey; oturun bir masaya, yazın çizin hesaplayın herşeyi.. Sonra bodozlama dalın ne yapmak istiyorsanız. Bırakın inanmasınlar, bırakın yanınızda kimse olmasın, bırakın hayat üstünüze gelsin. Eğer siz inanırsanız, göreceksiniz dünya değişecek. Önemli olan o adımı atmak. Zorlukları da ehhhhh hadi be diyip elinizin tersiyle itin. Ben öyle yaptım işe yarıyor! :)

Bu Arada 15 Eylülde 11:20de MSA-Mutfak Sanatları akedemisinin Tanışma Günlerinde yer alacağım. Profesyonel anlamda pastacılık eğitimi almak veya bilgilenmek isteyen herkesi bekliyorum oraya.. 

Kendinizi sevin ve inancınızı yitirmeyin..Haydi breeee!..

Bon Appetit!


15 Haziran 2012

Butik Pastacılığa Uzanan Tarih


Alışılmış pastane kültürünü bir adım öteye taşımanın bir diğer adıdır aslında butik pastacılık. Butik pastacılık ve butik tasarım evlerinin varlıkları sayesinde kişiye özel, modern ve çok değişik şekillerde pasta tasarımlarının gerçekleştirilmesini sağlamaktadır.

Butik Pastacılığa Uzanan Tarih

Tarihte insanların ilk ekmeği yapmaları ve sonrasında yapmış oldukları ekmeği çeşitli malzemelerle tatlandırmaları pastacılığın başlangıcı sayılmaktadır.

 Eski Yunanlılar ve Romalılar döneminde çok ilerleme kaydeden pastacılık, Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile büyük bir darbe alsa da; Amerika’nın keşfi ile tekrar canlılık kazanmış ve bugünkü butik pasta sektörünün oluşmasına dek gelmiştir. Yeni kıtanın keşfi, Avrupa’da şeker ve kakao malzemelerinin bollaşmasına sebep olmuş. Pastacıların sayısı artsa da devrin kuralları ve imtiyazlı aileleri, pastacıları yanlız kendilerine pasta yapmaları için himayelerine almışlar. Pastacılık ile ilgili ilk birlik 1270 yılında Paris’te Pastacılar Birliği adı altında kurulmuş. Birlik tek yetkisi doğrultusunda yalnızca düğün ve ziyafetlerde halka pasta satabilmekteymiş. Günümüze kadar gelebilen çıraklık ise ilk defa pastacılar Birliği’nin nizamnamesinde mevcutmuş.




 Fransa’da pastacılığın yayılarak yeni bir çığır açması 1789’da büyük Fransa Devrimi ile olmuştur. Yalnızca kraliyet sarayında ve imtiyazlı ailelerde çalışan pastacılar işlerini kaybettikten sonra Fransa’nın her tarafına yayılarak pasta imalathanelerini yani bu zamanki adıyla butik pasta tasarım ev’lerini açmışlar. Bu sayede bütün butik pasta çeşitlerini Fransa’ya yayarak halka tattırmışlar. Bu şekilde Fransa’da modern pastacılık doğmuş. Modern pastacılığın en büyük önderleri ise, Şef Aşçı Antonin Caréme, Urbain Dubols, İsviçreli Fransız Jules Gouffe, Jülien kardeşler ve Pier Lacam olarak bilinmektedir.

Bon Appetit!



(Fotograflardaki pastalar bana aittir)

10 Haziran 2012

Bir Limonlu Turtadır Hayat

Hayat hepimizi bir yerlere savururken bazen ne yapacağımızı şaşırırız. Herşeye yeni baştan başlamak zor gelir. Ahhh.. yaşım çok geçti ben nasıl yapacağım korkusu sarar. Haksız mıyım?.. Bende olmadı mı bu? Offf.. Hemde nasıl oldu! Tir tir titredim bazen. Korkudan ağladığım da oldu itiraf ediyorum. Sonra bir zaman geliyor ve fark ediyorsunuz ki, bunlar sizi başarıya götüren büyük gözüken ama küçük detaylar. Sevgili okuyucularım, evet hayat zor ve hedeflere ulaşması gerçekten insanı paralayan bir şey! Ahh bee! Hemde nasıl! Hele Pastacılık gibi rekabet piyasası son dönemde inanılmaz artmış bir sektörde tutunmak bir hayli fena diyebilirim. Bunun için insan Allah ne verdiyse kullanmaya özen gösteriyor. Şahsen bende öyle.. Çoğu insana da bunu tavsiye ediyorum. Bana diyorlar ki, "Bildiklerini öğretme! Apti misin sen?!".Yahu öğretsem nolur! Herkes kendi ekmeği peşinde değil mi? Hepimiz para kazanmak istemiyor muyuz? Herkesin müşteri kitlesi farklı birbirinden. Zaten elini sallasan bir pastacıya çarpıyorsun!:) Ben ders veriyorum vallahi. Çokta mutluyum öğrencilerimden. Hepsi birbirinden yetenekli güzel insanlar. Umarım çokta başarılı olurlar. Rekabetse hakkıyla rekabet olsun bari! Ne güzel bir şeydir oysa ki! Hoş rekabetin güzelliğini bilene tabi bu! İçimizdeki egoistliği bıraktığımızda aslında dünya çok daha güzel bir hal alıyor kanımca. Rekabetten sıyrılmanın ana temelleri nasıl mı olur? Hmmm.. Kendini nasıl sattığına geliyor iş aslında. Biraz tanıdık - ki onlardan pek bir şey olmaz bunu biliyoruz- biraz da para.. Bunu söylediğim için çok üzgünüm ama ne yazık ki bu böyle. Kendini tanıtma safhasında biraz para harcanması gerekiyor. Ama en önemli reklam, ağızdan ağıza olandır. Yaptığınız siparişlerden geri dönüşler aldığınızda, o keyfin yerini hiçbir keyif tutamaz. Rekabetten ancak kendine güvenmeyen insanlar korkar sevgili okuyucularım. İnanın eğer kendinize inanıyorsanız - ki herşeyin başlangıcı budur- ister istemez sıyrılırsınız diğerlerinden. Aynı zamanda ilk zamanlarda el emeğinize yasık olacak şekilde ucuza sattıp zarar ettiğiniz ama satış olsun diye yaptığınız ürünler zamanla insanlarında gözünde değer kazanmaya başlar. Sonra bir bakmışsınız, anaaaeemmmmm isminiz duyulmuş deli gibi iş alıyorsunuz. Umarım, siz beni okuyan ve kendine inanan sevgili okuyucularım, bir gün çok başarılı olursunuz. Hepimiz aynı yollardan geçiyoruz inanın. Zor bir yol ama işinizi seviyorsanız sonuçları harika olacaktır. Ağlayacaksınız, karamsarlığa düşeceksiniz, inancınızı yitireceksiniz bazen. Evet! Oluyor bunlar..! :) Yalan mı söyleyeyim yani! Parmaklarınız kesilecek ya da yapamayacaksınız, yaptığınız şeyi beğenmeyeceksiniz bazen. Olacak! Parçalanacak, iğrenç olacak bazen! Olacak! Ama gerçekten bir Limonlu Turtanın tadı vardır. İçi ekşidir turta kısmı ise şekerli. İki birbirine zıt tat nasıl bu kadar hafif ve ağızda muhteşem bir tat bırakır düşünsenize.. Tatlı-ekşi sos gibi.. Garip tezat bir ahenk.. Mor ve sarının zıtlığı gibi bir uyum. Hayat böyle değil midir?.. Ekşi yanı olmasa biz nası görürüz tatlı yanını.. Bir denge olmalı.. Yoksa hiçbir şeyin değeri kalmaz..

Bon Appetit..

14 Şubat 2012

Kendinizi Sevmekten Vazgeçmeyin

Kar kıyamet kış günleri bitmeye dursun ben harıl harıl çalışıyorum. Saç baş mefta oldu resmen sevgili okuyucularım. Kadınlığa dair bende ne kaldı derseniz, inanın bende bilmiyorum. Arı maya gibi saçımı süpürge ediyorum. Arada saçlarımı acaba ne renk yapsam diye düşünüyorum itiraf ediyorum.Feryat edeseim geliyor sonra kendimi un,yumurta ve şekere buluyorum. Bu günlerde çok fena bir tatlıya taktım kafayı mesela. Türkiyede olmayan bir hanım kendisi. Ehh.. Malzemeleri de öyle tabi. Buldum mu malzemeleri diye soracaksınız biliyorum. Biraz zor oldu hatta bayağı zor ama buldum! Heyt bee! Yurdumda olmayacakta nerede olacak?! Malzemeler düşündüğümden pahalı çıktı tabi. Kolay bulunmuyor içerikleri hanımcığın. Umarım reçete tutar diye ümitler içerisinde savruluyorum. Yoksa bu kadar paracık çöpppppp.. :) Olmazsa tekrar yaparım canım aaa nolcakk! Neydi? İmkansız diye bir şey yoktuuurrrr! :) Artık kendimi yerlere atmayıp sadece birkaç damla gözyaşı ve kanterle idare ettiğime göre halledebilirim herhalde. Di mi? :) Son zamanlarda salmışlığımı göz önünde bulundurursak bende her kadın gibi kilo almaktan şikayetçiydim ama son zamanlarda işe yarar bir şey yapıp katı bir rejime girdim! Savulunnnn! :) Eski kiloma çok az kaldı yahu! Sağlıklı yaşam formasyonuna girdiğimden bahsetmiyorum. Eve giren herşey organik bir kere. Bu konu da acaip takıntı yaptım diyebiliriz. Her aksam mutlaka bir bardakta olsa Kefir içiyorum. Size de tavisye ederim.İlk başta "ekşi ayy bu neee ögghhkkk" diyebiliyorsunuz ama inanın çok yararlı ve zamanla tadı daha çok ayrana benziyor :)) Bir deneyin. Haklı olduğumu anlayacaksınız. Onun dışında haftanın 4 günü Yoga'ya gidiyorum. Heyyy dalga geçenleriniz var orda biliyorummmm :). Bana iyi geliyor sizi bilmem. Bunları neden mi anlatıyorum? Çünkü sevgili okuyucularım, zaman içerisinde, benimde yeni yeni fark ettiğim bir şey bu, kendimizi unutuyoruz. Tamam bak sırıdrdan başladım hayata bende ya da ben sevdiğim işi yapıyorum diyorsunuz biliyorum. Bu curcurna içerisinde rekabete, başarılı olmaya veya para kazanmaya o kadar odaklanıyor ki insan, kendinden belki de vazgeçiyor. Sonra aynaya bir bakıyorsunuz, aaaaa kim bu be! diye içinizden biri sizi dürtüyor. Eğer kendinizden vazgeçerseniz, geriye ne kalacak?.. Kocaman bir tortu.. En son ne zaman anıra anıra güldünüz veya ne zaman salakça bir şey yaptınız? Büyüyünce işler daha ciddileşiyor biliyorum. Devamlı geleceği düşünmekten şu anın tadını çıkartamıyoruz. İçinde bulunduğumuz her an, gelecek korkusu yüzünden elimizden kayıp gidiyor. Sonra elimizde sadece anlamsız bir geçmiş ve keşkeler.. Evet.. İnsanın istediğine kavuşması oluyor. Sizde görüyorsunuz. Ben bir örneğim. Etten kemikten yapılma dişi bir varlığım. En azından benim hatırladığım öyle :). Demek istediğim bu yolda yürürken sevgili okuyucularım, kendinizi unutmayın. O serçeye bir ekmek atın ve ne kadar güzel bir an olduğunu fark edin. Güzellikleri görmeyi bırakmayın. Hayat çok güzel çünkü.. Yaşayın onu. Dolu dolu kanaya kanaya için onu..

Kendinizi sevmekten vazgeçmeyin..

Bon Appetit!

18 Ocak 2012

Birr Doğum Günü Yazısı

Ortaokuldayken en büyük hayalim, 19 yaşımda üstü açık bir arabada kızlarla Bodruma gitmekti. Gittim mi? Hayır:) Sonra başka istekler hayaller kovaladı peşpeşe.. Annem demişti bak 18 yaşından sonra yıllar bir çırpıda geçecek diye. He he diyip sallamamıştım. Bugün 30 yaşıma girdim. Gerçekleştirdiğim onca şey ve sırada bekleyen bir sürü şey var. Hayatı dolu dolu yaşamaya çalışıyorum. Ya yarın ölürsek mantığı güttüğüm için, bugünün tadına doya doya varmak istiyorum. Zaman öyle hızla ilerliyor ki, tutsan tutamazsın.. durdursan durduramazsın.. Bir bakmışsın puffff.. Herşeyiyle bir bütün seni oluşturmuş yaşadıkların. Kendine inancını yitirmişsin sonra herşeye inancını yitirmişsin. Sonra bir an gelmiş noluyo len?! diyip ayaklanmışsın. Saçımda toplam 8 tane beyaz saçım var. Gün geçtikçe de artıyorlar. Boyatıyorum tabi ki çoğu kadın gibi :) Vayy beee.. Nası geçti inanın anlamadım.
Tek dileğim bu yaşımdan; herşeyin sadece çok güzel olması.. Huzur ve mutluluk..

Her yaşın ayrı bir güzelliği var derlerdi de inanmazdım. Her geçen yıl öyle garip şeylerle bütünleşiyor ki insan.. Bende sanırım içimdeki çocuğu koruyarak büyüdüm birazcık:)
Hayat çabuk geçiyor.. Lütfen değerini bilin.. Kendinizi unutmayın..

Şimdi gözümü kapatıyorum ve 3'lü rakamlara adım atıyorum..

Doğum günüm kutlu olsun..

Bon Appetit
Bu sitede yayınlanan herşey © Copyright'ı Duygu Tuğcu'ya aittir.İçerik izinsiz kullanılamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.