Mis Kokular Sevgili Okuyucularım, Serüvenimde Yanımda Olduğunuz için Çok Teşekkür Ederim! Bon Appetit!
RSS

24 Ocak 2011

Laduree & Pierre Marcolini

Beni tanıyan herkes bilir ki, acaip derece de Fransa aşığı biriyimdir. Neden ve ne için olduğunu inanın bende bilmiyorum. Öyle geldi öyle gidiyor işte! :) Ehhh, dolayısıyla oranın tatlıları da beni benden alıyor tahmin edersiniz ki! Özellikle İtalyan kökenli olsalarda Fransız olan Macaronlar! Yani önüme koyun yemeden durabileceğimi sanmıyorum. İster iyi olsun ister rezalet! Fark etmiyor benim için! Heh, sonunda da yorumumu yapıyorum. İstanbulda Laduree açıldığından beri içim daha rahat elbet! Artık herkesin Macaron yapma olayına sarması ve bu paydan bizde ekmek yiyelim muhabbeti yapması iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Düşünün bunların makineleri bile çıktı! Hele şimdi Cart d'or'un çıkardığı o hazır ve kolay Macaron yapma olayı ise bana ve bu işe saygı duyanlara göre tam anlamıyla bir hüsran! Bu işin kolayı molayı yok kardeşim! Saygısızlıktan başka bir şey değil bu! Hele ki, Macaron yapımının ne kadar zor olduğunu ben bu kadar zaman içerisinde gayet iyi gördüm. Bir sürü deneme yanılma yolundan geçtim. Ardından okulda nasıl yapıldığını öğrendik. Şimdi ise, sağa bakıyorsun Macaron sola bakıyorsun Macaron! Fransa da bile bu kadar heryerde Macaron satılmıyor! Arz-Talep dögüsü işte! Rekabet piyasası git gide arttı dolayısıyla! Hele ki, Laduree; "Heyyy kardeşim size noluyor?!" dercesine pazara girdiğinde diğer arkadaşlar sus pus oldular. Ki bunların içinde yine de en takdir ettiğim yer, Bebek-Baylan. Bilmiyorum biliyor musunuz, Macaroncuklar pekte ucuz değiller! Özellikle Laduree de tanesi aşağı yukarı 4,5tl gibi bir fiyata satılıyor. Küçük kutu içerisinde satılan 4 adet Macaronu 22tl'ya alıyorsunuz. Kutuları da şahane bu arada! Özellikle Yazbükey'in kutusuna bayılıyorum ama ona şimdilik o kadar para veremedim! :) Adamlar, Fransadan getirttikleri halde her daim taze macaronları ve ağızda dağılıyor.
Ayın 18'i benim doğum günümdü bu arada sevgili okuyucularım. Yeyyyyyy! Kocaman kız oldum! Buradan ilan edemedim çünkü muazzam bir doğum günü haftası geçirdim. :) Macaronları bu kadar sevdiğimi bile sevgili arkadaşım Arzu, bana fransadan macaron getirtmiş! Eve bir geldim ki karşımda binbir çeşit macaron!!! Hemde Belçikalı çikolata üstadı Pierre Marcolini Macaronları!!!! Tamamı çikolata kaplı mı ararsınız yoksa altın varaklı mı!!! Bir yedim ki - ki hayatımda ilk defa Marcolini Macaronu yedim- bu ne beeeeeeee!!!! oldum! Laduree falan halt yemiş yanında diyebilirim açık yüreklilikle!!! Acaip bir tat ve enstantene!! Eğer yolunuz fransaya düşerse mutlaka ama mutlaka bu lezzeti tatmanızı tavsiye ederim sevgili okuyucularım! Marcolini'den geriye sadece kutusu kaldı! :))
Bon Appetit!

Bu Tekerlek Nereye Götürür Bacım?

Bu böyle olmaz diyerek kolları sıvadım ve uzun zamandır aradığım ve nasıl yapıldığını merak ettiğim Tarçınlı Ruloları sonunda yaptımmm!!!! Yeyyyyy! Açıkçası, kitaplarda veya internet üzerinden reçetesini bulamadım ve tamamen kendi mantığımı ve bilgilerimi kullanarak has be has reçetmi oluşturdum. Vayyyy, bayağı ilerleme kat etmişim yahu ben! :) İlk önce hamuru yoğurdum. Arından bir güzel mayalandı çocuk. Gazını çıkartıp açtım ve ortasına Esmer Şekerle- Tereyağ ve Tarçın karışımını sürüp silindir şeklini verdim ve keskin şef bıçağımla acımadan bir çırpıda tekerlek kıvamında kestim! Evet! Acımadım! :)) Lütfen benden reçetesini şimdilik istemeyin sevgili okuyucularım, çünkü yakında hepinizle paylaşacağım, merak etmeyin anacağımm! :) Tekerleklerimi teflon kağıdı üzerine koyduğum tepsilere aralıklı yerleştirdim. Aman! dedim şimdi şişer bu yapışır birbirine! Ne me lazım ben ayağımı denk alayım da! :) Nitekim, tam da düşündüğüm gibi oldu! :) Fırının karşısına geçip onların pofidikleşmesini an be an izledim! Tamam, biraz yorucu ama benim için çok zevkli! :) İdealist bir insanım ne yapayım?! :)) Fırından çıktı ve hemen tezgahtaki yerlerini aldı çocuklar! Annem tarçın kokusuna dayanamayıp mutfağıma geldi ve hemen sıcak sıcak ısırık aldı! "Yahu evladım ne tadını alacaksın bu sıcaklıktaaaaaa" diye haykırsam da bana mısın demedi tombiş annem! :) hihihihihi Tövbeee tövbeeeeee.. :) Aldığım karşılık ise; "Aaaaa karışma ben böyle seviyorummmm!" Ne dersiniz bu cevaba şimdi?! :))) Hamuru aslında öyle kafayı yedirten cinsten değil. İçinde şeker ve tuz yok! Gelin görün ki, içindeki harmanla beraber acaip bir şey oldu. Servis ederken muhakkak üstüne Erimiş Çikolata veya Icing konulmalı diye düşünüyorum. Gece gece ancak Nutella sürebildik. Açıkçası Çikolata eritecek halim yoktu, itiraf etmem gerekirse! hihihihih Bak, şimdi aklıma geldi aslında tamamen çikolata da kaplanabilir yahu! Hmmmmm.. Güzel fikiiiirrrrrrr!! Yammmiiiii... Sonuç ne mi oldu sevgili okuyucularım? Gözler kaymış, şeker çıkmış aval aval birbirimize bakıyorduk! :))
Ehhhh, bu tekerleklerin bizi nereye götürdüğü belli oldu! :)
Bon Appetit!

19 Ocak 2011

Bol "Cheddar"lı Ekmek Kokusu

Gelin görün ki, 24 saat ekmek yapabilirim! Ahhh.. o kokusu yok mu?! Beni benden alan cümleleriyle kavrulup yanıp tutuştuğum bir içim su! Bilmem yoğurmaktan mıdır yoksa kokusundan mıdır ama ekmek yapmaya bayılıyorum ve aramızda kalsın; iyi de yaptığımı düşünüyorum! :) En azından bizimkiler yerken ağızlarının kenarından salya akıyor! :) Bu kanıt bana yeter şimdilik! Daha iyi olana kadar elbet! :) Geçen gün, adlım malzemelerimi tezgahıma, oturdum ekmek yapmaya başladım. Klasik ekmek malzemeleri neydi; Un, Tuz, Maya, Yağ ve Su sevgili okuyucularım. Yoğurmada arada sırada problem yaşıyorum, kabuldür! :) Üzerime su parçacıkları geliyor! Siyah giyinmemem lazım kesinlikle! :)) Ekmek yapımında bilmemiz gerekenlerde şunlar; su ekmeğin dış yüzeyini daha sert kılar, süt yumaşak tutar, patates ömrünü uzatır ve tuzun maya çözülmeden kesinlikle mayayla temas etmemesi gerekir. Çünkü kendisi, maya'nın aktivasyonunu öldürüyor ve böylelikle ekmeğimiz kabarmıyorrrrrr! :) Ufak tüyolarda vermeden edemem! :) Annem peynirli ekmeklere bayıldığı için bu ekmeği yapmayı tercih ettim. Ben rejimde olduğum için ,her zaman ki gibi, yiyemiyorummmmmm! Bööööğğğgghhhhhh.. Bari yavrucaklar sevinsin! :) Tuz, un ile birlikte elendi. Ortasını açtım ve suda çözdüğüm mayayı koydum. Ardından erimiş tereyağını ilave ettim. Sonra bir güzel etrafa saça saça yoğurdum. En meşagatli yeri ise, yoğururken ellerinize yapışması. Spatula kullanırsanız kolayca ellerinizden ayıklarsınız. Sakın ola bıçak kullanmayın kuzum! Allah korusun! Tamam annelerimiz kullanıyor, klasiktir ama siz yapmayın gözünüzü seveyim! Hamur haline geldikten sonra bir kenarda iyice mayalandı. Sonra ben baget ekmeği şekli verdim ve tam ortasından büktüm. Nasıl yani diyorsunuz şimdi. Üst kısmını aldım ve ters çevirdim, gömlek sıkar gibi düşünün. İşte aynen o şekil! Fazla değil ama. Ardından yağladığım dikdörtgen kalıba koydum çocuğu ve bir kez daha mayalandırdım. Unutmuyoruz ki, ekmek hamurları iki kere mayalanıııııırrrrrrr!!!! Pofidik olunca da fırında yerini aldı ve güzelce şişti. Ben genelde fırına vermeden önce üzerine un eliyorum, sizde bunu yapabilirsiniz veya daha çıtır olmasını istiyorsanız, üzerine soğuk su fışkırtın. Voila!!! :) Pişerken yaydığı koku beni adeta hipnotize ediyor! :)) Yammmmmiiiiiii.. :) Genelde geceleri cicileri pişirdiğim için o saatte mideye indirmesi biraz zor oluyor tabi anlayacağınız gibi. Amaa nerdeeeeeeeeeeee?!! Annem ve babam için hiç geç değil! Annem hemen tereyağını hazırladı ve sıcak sıcak mideye höpürdetti! hihiihihih... Ohhhh.. Yarasınnnn.. :)
Ayyy.. Nasıl canım çekti bak! Ekmek mi yapsam acaba şimdi? Offfffff... Rejimdeydim di mi ya?!..
Bon Appetit! :)

6 Ocak 2011

Küçük Mutfak Faresinin İş Başısı

Bir süredir elimi eteğimi çoğu şeyden çektiğimi size itiraf etmem gerekiyor. Mutfağım bana küsmüş gibi ya da ben ona darılmışım gibiydi. Okul ve gerçekleştirmeye çalıştığım preojem derken iyice kafayı yedim ve evde öyle elimi bir şeye sürmez olmuştum. Çok acınası bir durum değil mi bu? Bence öyle! Kendime hiçbir şekilde yakıştıramadığım saçma bir süreç oldu.Tam mutfağa giriyorum, içimden miskinlik yapmak geliyordu. Bu durumu da kafama taktıkça iyice bir şey yapamaz hale gelmiştim. Dün akşam, mutfak meleğim beni dürttü. Dedi ki; "Küçük hanım, sen ne yaptığını zannediyorsun?! Şu mutfağa gir artık!". Bende aldım elime kitaplarımı ve yeniden ders çalışmaya başladım. Okulun derslerini değil! Kendi reçetelerime baktım sonra yemek kütüphanemde bulunan bütün kitapları tekrar çalıştım. Bugün yapmak içinde birkaç reçete buldum. Uykusuz ve yorucu bir günün ardından mutfağıma geçtim ve derin bir nefes aldım. Sonra hiç düşünmeden başladım. Normalde öğle uykusu uyurum yaklaşık 4 saat kadar ama bugün mutfakta olmalıydım. Her gün olmam gereken gibi.. Kalemde.. Oyun bahçemde.. Üstüme önlüğümü giydim ve ilk önce adlarını; "O bi küçük hanfendi" koyduğum vanilyalı "Kahve Yanı Kurabiyeleri"ne başladım. Yapımı dehşet kolay ve zaman almayan bu kurabiyeciklerin yarısını hindistancevizine, öteki yarısını da kakao'ya buladım. Hemencicikte oldular! Eve yayılan o hindistancevizi kokusu, resmen ağız sulandırıyor! Hele benim gibi rejimdeyseniz! :( Durmammmm bennnn!! Üstüne oturdum Rainbow Cake yaptım. Bu sefer 5 renk! (Yeşil-Pembe-Mavi-Mor-Sarı ) Pastalarda kullandığım reçetenin aksine bu tam anlamıyla bir Vanilyalı-Limonlu Kek edasında bir çocuk! Beni üzen tek şey, her zaman gibi kabarmadı. Üstelik ölçüler ve malzemeler aynı. Yeni evin yeni mutfağında farklı bir ocak kullandığım için olsa gerek diye düşünüyorum. Fan yapıları eninde sonunda farklı hepsinin. Kabarmadı değil yalnız, kabardı ama her zaman gibi değil! :) Beni biliyorsunuz, bir kere başladım mı durmak nedir bilmem! :) Üstüne de kendi reçetem olan Chedar Peynirli Ekmeğimin hamurunu yoğurdum ve mayalandırmaya bıraktım. Şu anda yavrucak güzelce şişiyor. Birazdan gazını çıkartıp yeniden mayalandırmaya bırakmam gerekicek.
Bu arada fotoğraflar için özür dilerim sevgili okuyularım, Güzel fotoğraf makinem sakarlığım yüzünden yere düştüğü için şu anda serviste. Mecburen bir süre daha resimleri cep telefonumla çekip koyacağım.
Ama herşeyden önce şimdi ekmeciğimin başına geçmem gerekiyoooorrrrrr.. :)
Geri döndümmmm!!! Yeeeeeeyyyyyyy!!
Hayat, kurabiye koksun sizin için..
Bon Appetit!

4 Ocak 2011

Charlie? Where is the Chocolate Factory???

Çikolata Fabrikasına gittiğimi söylersem beni döver misiniz? :D Ahhhh.. Size o dayanılmaz hatta muazzam hissi anlatsam yine de kelime bulamam diye korkuyorum. Cümbür Cemaat mutfak tayfası olarak güzelim fabrikaya gittik. Dünyada en büyük 2.ci çikolata fabrikası olarak sayılan bu nacizane ve aklı tamamen uçurtan mekanda ilk olarak ( ismini vermem reklam olur diye düşündüğüm için veremiyorum) , çikolatanın yapım prosesini gördük. İnanır mısınız; herşeyi makineler yapıyorrrr!! Yani öyle kakao yağını çekirdekten ayıran hayali teyzeler yok! İlk bölüm tam anlamıyla çikolata görmediğimiz için çok heyecan verici değildi fakat benim gibi bu gibi hayal dünyası olaylara inanan biri için içten içe dans edilen birkaç saat geçti diyebilirim. Hele o kokuuuuuuu!!! Ahhh.. Ahhhh.. Farkındayım devamlı 'ah'lanıp 'of'lanıyorum ama siz benim yerimde olsaydınız keşke! En önemli konuyu atlamam gerekiyor! Aşırı katı bir rejim yapıyorum yaklaşık 3 haftadır ve bunu "öldürseniz beni diyetimi bozmam" diyerek takıntılı bir şekilde yolumda ilerliyorum. :) Düşünün arkadaşımın doğum gününde bile önüme Künefeler gelmiş ve gözlerim dolmuştu! Bu abartı değil bu arada! Resmen gözlerim doldu! Hani dokunsanız ağlayacak vaziyetteydim sevgili okuyucularım! Böööğğğhhhh.. Hal buyken çikolata fabrikasını gezmek zor oldu tabi benim için. Hele çikolatalara şekil verilen kısıma geçtiğimizde, o içimde parçalanan milyonlarca şeyyy!!! Üstüne çikolata dökülen kestane şekerleriiiiiiii, İçi dolgulu olanlarrr, özel yapımlarrrrrr.. vs.. vs... vs...... Soruyorum size, kim ağlamaz?! İkram edilen çikolataları aldım tabi ki! :D Almam mııı kardaşımmmmm??!! hihihihihi.. Çikolata kokusundan, evet, sarhoş oluyorsunuz! O seratoninler ve endorfinler hava da uçuşurken nasıl olunmasın anacığımmm değil mi? :) İnsanın hayatında bir kere bile olsa böyle bir yeri ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyorum!
Gün sonu nasıl mı bitti? Çantamda bir dolu çikolata ve orijinal kakao çekirdeği! En son mutfakta masum masum kokluyordum kendilerini :D
Bon Appetit!
Bu sitede yayınlanan herşey © Copyright'ı Duygu Tuğcu'ya aittir.İçerik izinsiz kullanılamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.