Mis Kokular Sevgili Okuyucularım, Serüvenimde Yanımda Olduğunuz için Çok Teşekkür Ederim! Bon Appetit!
RSS

31 Mart 2010

Beton Nasıl Delinir?



Günlerdir keseme göre bir fırın bulamadım. Kursa da para biriktirdiğim için mecburen bana uyan bir şey olmak zorunda. Ben bulana kadar çakmak gözlü fırınımla başbaşayız. Neyseki, fırın sayesinde girdiğim depresyon nedeniyle dün hiçbir şey yapmadım. Yumurtalar bana baktı, ben yumurtalara.. Bu sabah kalktığımda ellerim titremeye başladı. Küçük birşey de olsa yapmalıydım. Ay çöreği ve limonlu ballı kek yapmaya karar verdim. Hayatımda hiçbir zaman kolay şeyleri sevmedim. Zor olanları yapmaya çalışırım ve sonunda kolay olan bana zor gelir. Çok ironik değil mi? Bu blog'a başladığımdan beri bendeki gelişimler şöyle; hamurları artık çok güzel açıyorum, ne ne zaman konması gerekiyor kavramaya başladım, Ne neyle gider, bir hamur nasıl açılır ve mayalı hamur nasıl o hale getiriliyor gibi. Gelelim ay çöreğimize.. Açıkçası ben bile bu kadar güzel olacağını düşünmemiştim. Kendi yaptıklarımı abartmıyorum ama gitgide daha başarılı olmak beni çok mutlu ediyor. Hele mayalı hamuru açarken ki havamı görseniz tuvalete eminim zor yetişirdiniz :). Mayalı hamur sıcakta kabardığı ve hava soğuk olduğu için kendisini kaloriferin üstüne koydum. Mayalanması biraz uzun sürdü tabi. Sonunda olunca açtım, içliklerini koydum ve şekil verdim. Fırına doğru ilerlerken fırın kadraj da gitgide büyüdü ve fonda Jaws'taki müzik çalmaya başladı. Daadaann dadannnnn..! Valla bu sefer başardım. Üstü yine istediğimden fazla kızardı ama oldu! Sadece bundan sonra ki yapışımda hamuru biraz daha ince açmalıyım. Hoş Ballı kek için ne yazık ki aynı şeyi söyleyemeyeceğim. İlk denemem, sevgili fırınım yüzünden simsiyah oldu. Yılmadım ve bir kere daha baştan başlayıp yeniden yaptım. Fırının başında bekledim. Ve olduğunu anladığımda ise hemen çıkarttım! Valla süper oldu! Bendeki bu şey, işte azim.. işte beton! :)))Rejimde olduğum için nasıl zor tutuyorum kendimi bir bilseniz okuyucularım. Aramızda sır kalsın bir parça yemiş olabilirimmm :). Eğer tarifini bulursanız mutlaka deneyin. Yapmanız gereken tek şey; hindistancevizini biraz daha fazla koyun ve içinin nutellla renginde olmasına özen gösterin. Daha güzel oluyor :). Bon Appetit!

30 Mart 2010

Yaban Mersinli Tart Yapma Hırsım


Alman Pastası hüsranından sonra geceyi çöp kutusuna bakarak geçirmeme kararı aldım ve kolları sıvadım. Yeni aldığım kitaptaki tart tarifini deneyeyim dedim. Hamuru bir güzel açtım. Buzdolabında beklettim. Yalnız kursta öğrendiğimin aksine yumurta yerine su koydum hamurun içine. Deneyip görmem lazımdı. Aslına bakarsanız pek fark olmadı. Demek böyle de olabiliyormuş. Yaban mersinlerini pudra şekeri, un, limon suyu'yla karıştırdıktan sonra tartımın içine koydum. Üstünü de resimde gördüğünüz gibi kafes şeklinde yaptım. Bunları hamur kesme aletiyle 1 cm'lik aralıklarla kestim. Bununla da kalmadım tabi. Biraz daha süsleme yapmam gerektiğine kanaat getirdim. Kalan hamurdan 2 tane yaprak şekli kestim ve tam üstüne koydum. Ah, Görüntü harikulade oldu! Üstüne yumurtanın sarısını da sürdüm ve korkarak bozuk fırınıma güzelim tartımı koydum. Fırına koyduğum esnada saat gece 2.30 gibiydi. 40-45 dk. içinde pişecek tartımı beklerken masanın üstüne kafamı koydum ve ardından fırının saat sesine uyandım. Sefillik çektiğimi düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz! Bundan inanılmaz haz alıyorum. Her ne kadar annem ertesi sabah yapmam gerektiğini söylese de, ben pişirmeden uyumayacağımı çok net cümleyle belirttim :) Tartımı fırından çıkartırken inanın hiç şaşırmadım. Yumurta sarısı olan yerler olması gerekenden daha çok pişmiş ve tabanı olması gerekenden daha az pişmişti. Yatmadan önce aldığım karar şuydu: Acilen yeni bir fırın almam gerekiyor!

Bir Alman Pastasının Devekuşu Sendromu


Kolları sıvayıp güzeller güzeli Alman Pastamı yapmaya hazırlandım. Tarifi karşıma koydum ve başladım yapmaya. Tarif fena gözükmüyordu ama daha önce hiç denemediğim için emin de olamıyordum. Fırına koydum ve yavaş yavaş kabarmasını bekledim. İlk vukuat; fırınım artık ne yapacağını şaşırdığı için üstünü normal pişirdi altı simsiyah!! Alt ve üst aynı derecede pişmiyor malesef! Alt kısmı kestim. Bir bacağı kesilmiş gibi oldu zavallının. Üstüne yeni aldığım pasta kesme aletimle ortasından keseyim dedim bu sefer de parçalanmanın kenarından kıl payı döndü. Bende aldım elime bıçağı, içimden "dümdüz kesebilirim.. Dümdüz kesebilirim" diyordum. Fena da kesmedim hani. Arkamı bir dönüp pudra şekerini aldım ki ne göreyim! Annem elinde bıçakla pastamın ortasını deşiyor! Sebebi ise; "kremanın daha iyi içine oturması için" gibi garip bir cevap verdi. Gözlerim fal taşı olmuş vaziyette küçük çocuklar hatta manga karakterleri gibi ağlamaya başladım. "Pastamı sabote ettin!" diye tükürüklerimin arasından bağırmamı söylemiyorum bile. Ve hayal etmeniz bakımından söylüyorum ki, üzerimde un içinde bir önlük ve elimde şef bıçağı vardı. Ne kadar tehlike içerdiğimi bir düşünün! :) Başladığım bir işin sonunu getirmeden o işi hayatta bitirmeyen bir karakterim olduğu için pastamı pudra şerkeri ile süsledim. Etrafına da ince bir tabaka krema geçtim. Test etme zamanı geldiğinde içine haddinden fazla toz vanilya koyduğumu fark ettim. Acımsı bir tat oluşmuştu. Sonuç: Alman pastam çöplükteki yerini aldı!
B planı olarak Arzu'ya söyledim onkların yaptığı Alman Pastası tarifini istediğimi umarım bugün ya da yarın en geç getirecek. Bugün ne öğrendim; Devamlı dene!, Yılma!, Bugün başaramamış olabilirsin fakat bir gün başaracaksın!

28 Mart 2010

Çeyize Kaldırılan AGA Mutfak Önlüğü


Bugün yaptığım en güzel şey, Kanyonda AGA'ya girip kendime koyu yeşil AGA mutfak önlüğü almak oldu. Yani tamam onu giyip kirletme düşüncesi benim için dehşet verici! Ben de ne yaptım? Çeyizime kaldırdım tabi ki hihihi :). Babamdan söz aldım oradan bana fırın alacağına dair. Nasıl mutluyum anlatamam. Hoş, bu ne zaman olur bilinmez ama katalogları benimle incelemesi tüylerimi diken diken etti. Hmmpffhh.. Üstüne gidip kendime birkaç döküm tencere ve hamurişi kitabı daha aldım. Babam bana nazar değeceğinden korkuyor. Nede olsa artık ayakkabılar bana o kadar lezzetli gözükmüyor!
Bu hafta mutfak önlükleri tasarlamaya karar verdim. Rengarenk olacaklar. Ayrıca yarın önemli bir gün benim için çünkü Alman Pastası günü! Çok heyecanlıyım. Umarım düşündüğüm gibi bir sonuç elde ederim. Onu yapabilmek bana çok güç verecek. Aynı arabalara modifiye edilen nitro gibi :) Kötü senaryoda ise; İstanbulda en iyi Alman Pastası yapan yerin karşı komşunuz olması büyük bir avantaj :). (Arzucum , kobayım olarak, pastanın tadını denedikten sonra, beğenmezsen tarif ellerinden öper! :) )
P.S: Bilimsel olarak kanıtlanmış ki, yemek yaparken ki duygusal haliniz çok önemli. Mutluyken yapılanların modunuz düşükken yapılanlardan kat be kat daha güzel olduğunu fark ettiniz mi? Üstelik tarif olarak birebir aynı oranları kullanıyorken!

27 Mart 2010

Evrim Teorisi


Sonunda yeni mixerim geldi! Ne yazık ki Kitchenaid değil ama beni idare eder şimdilik. Geriye kaldı fırının değişmesine ama ona biraz daha var :). Bu arada ben psikopat gibi Kitchenaid mutfak robotunun fiyat takibinde yaşıyorum. İndirimde fiyatı 799Tl civarındaydı ve normalde 899Tl'ye satılıyordu. Bugün gördüğüm kadarıyla fiyatı 1.395Tl olmuş. Tüylerim diken diken oldu mu?! Tahmin bile edemezsiniz. Hani pahalı bir çift ayakkabı görürsünüz ve ağzınızın suları akar ya.. Kredi kartı size bakar, siz kredi kartınıza..Ve kazanan babanız olur!! İşte ben öyleydim! Kocaman alışveriş merkezinde istemediğiniz kadar dükkan varken ve Serra'yla sevdiğimiz dükkanlardan birinde dolaşıp kıyafet bakarken benim aklımdan "ayy..aşağı insekte ben Zwilling bıçaklara baksam" geçiyordu! İşte okuyucularım, bu bir evrimdir! Ve kıyafetlere şimdiye kadar ne kadar para yatırdığımı bir bilseniz, inanın ağzınız açık kalırdı bu değişimime!
Gelelim dün geceye.. Miskinliğim üstümdeydi. Akşam yemeği olarak patlıcanlı pilav ve esmer şekerli & dijon hardallı somon yapmıştım ki( biliyorum uyumsuzlar ama güzel oldu), Serra beni dışarı çıkartmaya niyetlendi. Limonlu Cheesecake yapacağım için mırın kırın etsem de çıkana kadar Cheesecake'i yapıp buzdolabına kaldırmıştım bile. Gece dinlenirse daha iyi olacak diye düşündüm. Harala gürele bir gecenin sonunda sabah 5:00'te eve geldik. Sabah kursum 10:00'da başladığı ve benimde dakikliğim sağolsun saat 8:00'de kalkmam gerektiğini unutmuştum. Sabah bir gözüm açık öteki gözüm kapalı kursa gittim. Bugün çok sevdiğim kurslardan biri olan çikolata kursu vardı. Açıkçası bugünki konular arasında en sevdiğim Çikolatalı Tart oldu. Hanımlar, özellikle muayyen günlerinizde kesinlikle öneririm! :))) Üstüne başka bir tatlı yemeseniz de olur. Ayrıca sevgili Limonlu, frambuaz joleli ve çilek süslemeli Cheesecake'im annemlerin arkadaş toplantısına gitti. Bağımsız test grubumdaki kişi sayısını arttırdım sonunda. Yarın sonuçları öğrenebileceğim :)
Kendimi zorlamaya ve değişik birşeyler yapmaya karar verdim. Bu haftaki yapacağım şeyler; kruasan, alman pastası, bülbül yuvası, çikolatalı tart, mousse ve sufle. Farklı bir şey gelirse sizinle paylaşacağım. Ama beni en çok heyecanlandıranlar; alman pastası ve bülbül yuvası. Umarım istediğim başarıyı elde edebilir ve mutfakta dans edebilirim :) Parmakları çapraz yapalımm.. :)

26 Mart 2010

Einstein'in Apple Pie'ı


Küçüklüğümden beri Einstein hastasıyımdır. Hatta duvarımda bile 50x70cm ölçülerinde posteri vardı. Evet tam bir "geek show" diyebiliriz küçüklük yıllarıma:).Yıllar evvel Einstein'ın gençliğini konu alan bir film seyretmiştim. Ki ismini şu anda hatırlayamıyorum. Köpüklü bira keşfi ve ardından o muhteşem apple pie'lar ( Elmalı Tart). Ayrıntılarını anlatmayacağım çünkü filmi hatırlayanlar ne demek istediğimi bilirler:). Ağzı sulandıran apple pie'ların görünümlerine o zamandan beri bayılırım. Ha, severmiyim? Pek sevdiğim söylenemez aslında. Türkiyede genelde üstü açık çileki veya meyveli tart yapılıyor. Tamam, biliyorum çoğunuz seviyorsunuz ama ben o eski tarz alman alman kokan tartları çok seviyorum. Bunun üstüne bugün tart yapmayı denemeye karar verdim ve öğlen sularında fırından mis gibi kokusu geliyordu. Hamuru çok basit aslında şeker, süt, yumurta, yağ ( ki ben tereyağ kullanmayı tercih ediyorum her zaman), kabartma tozu ve vanilya karışımı. İlk önce hamurunu tuttum fakat sonrasında içine yağ koymadığım aklıma geldi. Süperim değil mi? :) Hadiii, tekrar hamuru açmaya koyuldum tabi. 2.ci sefer de başarılı oldum. Tart kalıbına yaydım ve içine tarçın, un ve tuz karışımına bulanmış elmaları bir güzel dizdim. Üstüne de biraz tereyağ..ohhhh :)) Ardından üstünü açtığım hamurun diğer yarısıyla kapattım. Bu ilk defa tart yapışım olduğu için kenarlarını katlamada biraz başarısız oldum ama yine görüntü fena olmadı. Hamur tam düşündüğüm gibi olmadı ama doğrusunu öğrendim sonunda. İleri ki günlerde acaip tartlar yapacağım. El alışkanlığı lazım işte. Hmmppffhh.. Olucak olucak daha çok çalışmalıyım! İşin en kötü tarafı mixerimin kendini benim için feda etmesinden sonra fırınımda da aksamalar oluyor bugünler de. Üst ve alt kısmı aynı derecede ısıtmıyor. Mutfakta halimi görseniz, resmen bir savaş alanı!! Tek saplı mixerle birşeyleri çırpayım mı yoksa bir ayağı toprakta olan fırınıma göz yaşı mı akıtayım.. İnanın bende bilemiyorum. Ama ne derler bilirsiniz büyük başarılar büyük zorluklardan sonra olur!! Üstüme beyaz aşçı ceketimi geçirdiğim günün akşamı pahalı bir şarap alıp içmeye karar verdim! :))

Şeker Komasına Girmek


Daha gözümü açamamışken dün akşam film seyretmeye daldığım için test edemediğim piramit pastamı kahvaltımı ettikten sonra babamın gazına gelip önüme koydum. Saat 10:00'da şekerli bir şey yediğim için elbette gözlerim kısıldı ve televizyonun karşısında yarı uyku yarı uyanık haldeydim ki annemle babamın gülüşleriyle kendime geldim. Bol nişasta içeren patates kıvamına gelmiş halim onlar için epey eğlenceliydi sanırım :). Piramit pasta için söylemem gereken tek şey sosunu beğenmedim. Yaptığım tarif harikulede gözükmesine rağmen katmanların arasına ve üstüne sosu sürerken etrafa yayılması ve her yerin cıvık cıvık olması insanı güldürse de beni çileden çıkarttı diyebilirim. Üstüm başım ve önlüğüm çikolata ve krem şanti karışımı bulamaçla kaplandı. Sakar olduğumu unutmadınız her halde :) Elimdeki bulamaçla kaplı spatulayı da yere düşürmüş ve üstüne pofidik terliklerimle basıp etrafa yaymış olabilirim :)). Sonrasında etrafı sildim tabi.
İnsan kendini iyi hissettiği şeyi yapmalı.. Bende unlarla, yumurtalarla ve şekerle oynarken kendimi inanılmaz iyi hissediyorum. Bu dünyanın bütün gri tonlarından arındığımı itiraf etmeliyim. Zaten optimist olduğumu düşürseniz, onlarla oynadıktan sonra pozitif enerji patlaması geçirecek gibi oluyorum. Hele ki, kafaya koyduğum ve başardığımı hissettiğim tarifin ardından mutfakta kendi kendime dans edip, "Aferin kızım" dediğimi gözünüzün önüne getirin :). Annem yakınlardaysa bir de Çaaaakkkkk! yapıyoruz :)))

25 Mart 2010

Herkese Çok teşekkürler

Sevgili Okuyucularım,
Sizlerden çok güzel tepkiler alıyorum gerek e-mail, facebook, twitter, mesaj ve yorum olarak. Şunu sanırım bir sürü kez daha belirteceğim ki, ben sadece pastacı olma yolunda bir öğrenciyim. Şu anda sadece devamlı amatör kurslara katılıp kendimi profesyonel kursa hazırlıyorum ki eğitimimde zorluk çekmeyeyim ve çok başarılı olayım. Dediğim gibi amacım bir gün çok iyi bir pasta şefi olmak. Beni takip eden iyi niyetli ve kötü niyetli herkese minnettarım. Kötü yorumlarınız bile okunduğumu bana ispatlıyor. Ve inanın çok seviniyorum. Beğenmiyorsanız lütfen okumayın! Ve hergün sayfama girmekten vazgeçin!
Bu blog'u yazmamın amacı ise, sizlere diğer blog siteleri gibi tarifler vermek değil. Hem daha ne biliyorum ki. Sadece gün be gün kendi gelişimimi ve amacıma doğru yolculuğumu sizlerle paylaşmak. Bu küçük serüvenimde bana destek olan herkese;tanımadığım kişilere, arkadaşlarıma, aileme özellikle şeflerime çok teşekkür ediyorum. Umarım sizin sayenizde hayatımda en çok istediğim şeyi, çok iyi bir pasta şefi, herkese ve hayata inat olacağım.
BON APPETIT! :)

Zavallı Mixerim Sizlere Ömür


Bugün kendimi eski tarif kitaplarının arasına gömdüm. Annemden ve anneannemden kalma bütün tariflerini psikopat gibi inceledim. Burma tatlısından başlayıp kurabiye tariflerine kadar bir solukta hepsini okudum. Sonra aklıma Alman Pastası yapmak geldi. Sahip olduğum hiçbir kitapta Alman Pastasının tarifini bulamadım ve bunun üzerine internette araştırdım. Bulduğum sonuçlar beni tatmin etmedi ve sonunda pasta konusunda aşırı yetenekli halamı aradım. Kendisi Almanyada yaşıyor. Daha iyi kim bilecek değil mi? Onun tarifi de eğer düşündüğüm gibi olmazsa karşı komşumuz pastane sahibi, ona bütün ısrarcılığımla sorma düşüncesindeyim :) Hatta kapılarının önünde yatsam..hmm..O da olur sanki :) Önümüzdeki hafta yapacağım Alman Pastası girişimimi sizlerle paylaşacağım.
Gelelim geçen gün yaptığım Creme Brulee'ye.. Kursta kahveli yapmayı öğrendiğim için dedim ki farklı bir şey olsun ve sade yapayım bu sefer de. Tabi kahve yumurta kokusunu aldığından kahveyi çıkartınca yumurta kokusunun ağzımda keskin bir tat bırakacağını kestiremedim. Mükemmelim değil mi?! :)) Eh öğreniyoruz. Öğrenci olmak böyle bir şey. Sonuç görüntü muazzam hani tadı da öyle fakat yumurta kokusunun fark edilmemesi imkansızdı. Bende hemen şefe sordum ve tabii ve yine tabi ki vanilya koymam gerektiğini öğrenmiş oldum. Neymişşşşş? Yumurta kokusunu bastırmak için vanilya koyacakmışızz :)
Son zamanlardaki yoğun çalışmalarım sonucu bugün piramit pasta yaparken zavallı eski mixerim sağ kolunu feda etti okuyucularım. Binbir parçaya ayrılan zavallı şeyi her ne kadar tamir etmeye çalışsam da ne yazık ki çoktan ömrünü doldurduğunu anladım ve yoluma tek koluyla devam etmek zorunda kaldım. Biraz kol kası yapmak zorunda kaldım fakat sonuç yine güzel oldu. Şu anda babam afiyetle yiyor :). Bugün o kadar yoruldum ki, sa
dece bugünlük mutfak temizliğini anneme bırakmak mecburiyetimdeyim..oppssss :))
(R.I.P. TEFAL MIXER )

24 Mart 2010

Komşuları Çatlatan Muhallebili Lokum


Ne yapsam diye düşünüyordum ki, aklıma lokum yapmak geldi. Öyle sıradan bir lokum değil bu. Bildiğiniz muhallebili. Yapması da bir o kadar kolay! Baktınız komşular size yemeğe geliyor veya erkek arkadaşınızı etkilemek istiyorsunuz, işte size bir fırsat!
Annem ve babam parmaklarını yediler. Açıkçası güzelim suflelerim yanında ağladı diyebilirim. :(

Karşınızda Muhallebili Lokum Tarifim:
Malzemeler:
-3 su bardağı süt ( biraz fazla koyun 3,25 su bardağı gibi)
-2,5 kahve fincanı un
-2,5 kahve fincanı tozşeker
-2 çorba kaşığı margarin
-1 paket kakaolu bisküvi
-2 çorba kaşığı kakao
-4 çorba kaşığı hindistancevizi
-2 kaşık vanilya veya 2 paket şekerli vanilin
-2 avuç fındık veya ceviz ( hangisini daha çok seviyorsanız)


Yapılışı:
İlk önce bir tencereye 3 çorba kaşığı margarin ve 2,5 kahve fincanı unu koyun ve sarı renk alıncaya kadar kavurun. Sütü yavaş yavaş ilave edin.( 4 aşamada koymanız en iyisi. Her bir aşamada koyduğunuz süt sonrası biraz karıştırın.)Şekeri ekleyin ve muhallebi kıvamı alıncaya kadar karıştırın. Olan muhallebiyi ocaktan alın ve 2 paket şekerli vanilini koyun. 10dk. kadar blender ile çırpın. Kollarınız ağrayacak dikkat edin. Muhallebi biraz ılınsın. Diğer tarafta ise bisküvileri rondodan toz haline gelene kadar geçirin. Fırın tepsinize streç kaplayın. Rondodan geçirdiğiniz bisküvileri tepsiye yayın. Ilınmış muhallebiyi yaydığınız bisküvilerin üzerine dümdüz olacak şekilde yayın. Baktınız dümdüz olmuyor, bir spatula yardımıyla düz yapın. Üstüne kakao serpin. Farklı bir biçimde istiyorsanız, bisküvi yerine hindistancevizi koyabilirsiniz. O zaman dış kısmı beyaz olacaktır. En üste de istediğimiz şeyi serptikten sonra buzdolabında biraz soğutun. Soğuduktan sonra tezgahınıza alın ve 3 cm genişliğinde şeritler halinde boyuna kesin. Şerinlerin içine rondodan geçirdiğiniz ceviz veya fındıklarınızı serpin ve rulo şeklinde şeritlerinizi sarın.

Mükemmel lokumlarınız hazır! Bon Appetit!

23 Mart 2010

Pastacı olmanın zorlukları

Herşey kolay olacak diye bir şey yok tabi. Bu gerçeği hepimiz çok iyi biliyoruz. Tarifleri denerken malzemelerin miktarını ayarlamanız gerekiyor. Mesela dün gece yaptığım sufleler harikulade oldular ayıptır söylemesi :). Kursta öğrendiğime göre 35 gr. bitter çikolata koymam gerekirdi fakat gözüm doymadı ve ben çikolata miktarını 100 gr.a çıkarttım ( dün 75 gr. demiştim ama gözüm doymadı). Sonuç: Restaurant kıvamında sufleler! Bağımsız deneklerim annem, babam ve karşı komşumuz üzerindeki etkilerim içimi rahatlattı. "Ohhh! tamamdır kızım yoluna devam!" dedim. Size tabi ki tarifleri söyleyemem. Çünkü, ileri de, uzun vadede ki B noktam, olarak, kitap yazmayı düşünüyorum. Gelelim diğer zorluklara, temiz hatta titiz olmak zorundasınız. Sanırım benim en zorlanacağım konu da bu. Acaip düzenliyimdir ama titiz olduğum konusunda beni tanıyan herkesin kafasındaki baloncukta ( ?!) işareti oluştuğunu görür gibiyim. Eh, sakar olmanın bir parçası diyebilirim aslında. Bu konu üzerinde inanılmaz çalışıyorum. Mutfakta kendimi o kadar rahat hissediyorum ki işim bittiğinde Tazmanya canavarı geçmiş gibi oluyor. Annem her seferinde arkamı toplamamı söylerken aksi vaziyette nasıl bir pastacı olabileceğimi sorguluyor. Pastacı olma isteğine iyice kapılmadan bunu fark etmiyordum. Nasıl olsa arkamda annem var diye düşünüyordum. Eminim çoğunuz da benim gibisiniz :) Öyle olmuyor işte! Bu sefer iş başa düştü. Mutfağa gir, ne istiyorsan pişir ve arkana topla küçük hanım! Bunun yanında aşırı disiplinliyim. Kendime verdiğim saatte pişirmeye başlarım ve yine belirlediğim zaman süresinde işim bitmiş olur. Bazen bu kadar dakik ve yapmam gereken şeyleri yapmanın bana ne kazandıracağını düşünürdüm. Açıkçası 12.00'de orada olacağım diyen birinin tam 11.55'te orada olması tam bana göre bir durum! Şu titizlik konusunu da hallettik mi ilk rampadan geçmiş olacağım. Ne de olsa profesyonel hayatımda bunun çok üstünde performans sergilemeliyim. Şimdiden başarmalıyım!
Bugün ki mönümüzde Creme Brulee var. Bununla ilgili detayları yarın sizinle paylaşacağım.
P.S: Serra, çok istediğim Brabantia Şef Bıçağını bugün bana almış!!! Nasıl mutluyum anlatamam! :)

22 Mart 2010

"A" noktasından "B" noktasına gitmek



Sabah kalkıp kahvemi yudumlamaya bayılıyorum. Tabi kahve öncesi kayısı yediğimi mutlaka söylemem gerekiyor. Kayısı yemediğim bir gün sanırım neredeyse hiç yok gibi. Garip bir hastalık diyelim. Zor ayılan biri olduğum için minimum 1 saat geçmesi gerekiyor yola çıkmam için. Varacağım yer de tahmini hep 1 saatlik mesafede olduğu için, bu demektir ki; olmam gereken zamandan minimum 2 saat önce uyanıyorum. Neyse, Kendimi bugün zar zor dışarı attım ve soğukluğu hissettirmeyen güneşin altında Eminönü gezimi yapmak için yola çıktım. Almam gerekenleri aldıktan sonra en sevdiğim şey, Nüans ve Fermo'ya uğramak. Şahsen Nüansı daha çok seviyorum. Hem fiyatları da Fermo'ya göre daha uygun bence. Dükkandan eli boş çıkarmıyım?! Gerekli gereksiz herşeyi almış buluyorum kendimi. Mesela bugün daha hakkını vererek pasta yapmayı bilmediğim halde pasta katı kesme aleti, un eleyici, ganaj, toz jelatin ( ki bunu cheesecake için kullanıcam bu cuma), muffin kalıpları, sufle kalıpları ucuzundan ve bende olduğu halde 50 liraya kıyıp çırpıcı aldım. Harikayım! Eve geldim ki sevinçten ölücem sanki. Mutfağıma hepsini yerleştirirken aldığım keyfi bir görseniz gülmekten ölürdünüz herhalde. En azından annem tuvalete zor yetişti :).
Bugün ki misyonum akşam yemeğinden sonra çikolatalı sufle yapmak. Bugün aldığım kalıpları hemen kullanmak istiyorum. En öncelikli amacım; profesyonel kursuma başlamadan önce bol bol alıştırma yapmak. Bunun için de gittiğim diğer amatör kurslarda öğrendiğim herşeyi yapmam gerekiyor. Ta ki elim alışıp ezberleyinceye kadar. Eh, ne de olsa kursu birincilikle bitirmek istiyorum. En son sufle yaptığımda rengi açık olmuştu. 35gr. bitter çikolata kullanmıştım. Bu akşam ölçüyü iki katına çıkartıp 70 gr. bitter çikolata koyacağım. Bu gidişle annem ve babam duvar üstündeki Humpty Dumpty'e benzeyecekler :)) Onları şişerken izlemek çok zevkli. Bu demektir ki yaptığım şeyler beğeniliyor. Ki babam bu konu da çekilmezdir. Önüne koyduğunuz herşeyi yemez. Nasıl bir keyif benim için anlatamam. İlk önce evi fethediyorum sonra şefleri fethedicem sonra da müşterileri..
Hayatımda o kadar çok farklı şey yaptımki gerçekten ne yapmak istediğimi yeni fark ettim. Hemde 28 yaşında! Hiçbirşey için geç değildir. Kendime hep "inanırsan herşey gerçekleşir" derim. Hatta duvarımda bile bu yazı asılıdır. Bakalım hep birlikte göreceğiz. Serra'nın mutfak sektöründe çalışmasının avantajını kullanarak kendime Brabantia şef bıçağı siparişimi verdim bile!!! Amacım bir gün şef olduğumde cevizleri mükemmel kesebilmek! :) Evet! Bende kendime gülüyorum.. Lütfen rahat olun :) Hepbirlikte bu serüvene şahit olacağınız.. Akşam yemeği olarak Tagliettelle tart yapmam gerekiyor şimdi. Üstüne de insanın içini hop ettiren suflem. Bon Appetit !

21 Mart 2010

Neden olmasın?


Kek yapmalıyım diye uyandığım bir gün benim için bugün. İnanır mısınız burnuma tarçın ve muz kokusu geldi. Apar topar ayağa kalkıp merdivenlerden neredeyse koşar adım çıkarken ayağım kaydı ve düştüm. Sanırım dünyadaki en sakar insanlardan biriyim. Annem dikkatsizliğimden olduğunu düşünüyor. Bu ne demek? Bu konu da özen göstermeliyim. Yoksa nasıl pasta şefi olacağım değil mi?! Kekimi fırına verdikten sonra başucu kitabı adı verdiğim kitabımı elime aldım ve kokunun yavaşça fırından gelmesini bekledim. Kitabı herkes tavsiye ediyorum. ( Adı: Sana bir sır vereyim mi?) Secret tarzında olan fakat roman ayarında yazılmış harikulade bir kitap. Kitapta diyor ki, istediğinizi elde etmek için ilk önce hayal edin! Hmmmm.. tamam bunu yaptım. -Mış, -Miş gibi yapmak lazımmış sırada. Yani istediğiniz şeyin tamamen sizin olduğunu hissedeceksiniz. Burası zor işte. Kitabı kucağıma koyup babamın suratına baktım. "Baba, ben Çırağanda pasta yapıcam!" dedim. Afallamış bir yüz ifadesiyle bana baktı. Son derece ciddi yüz ifademi takındım bende tabi karşılık olarak. "Hadi bakalım.." dedi ve bir sessizlik. Hayatımda bana en çok inanan kişiler annem-babam ve Serra olmuştur. Buna rağmen insanların içinde küçücük bile olsa şüphe kırıntısı olabilir. Ne, nasıl, ne zaman gibi sorular havada uçuşabilir. Kendime sorduğum soru şu; Neden olmasın?..
Kek kokusu yükseliyor. Şimdilik gitmem lazım.
Hava güzel ve Bebek'te güzel bir çay iyi gelecek :)

18 Mart 2010

PASTACI OLMAK İÇİN NELER YAPIYORUM


Hayatta bir sürü şeyi denemiş ve başarılı olmuş biri olarak hiç birisinden hoşnut kalmadığımı itiraf etmem gerekiyor. Finans, grafik tasarım, seramik, resim ( tamam bu benim icin ayri bir şey), fotograf çekmek, kişisel gelişim programları, beden dili, yüzme, tenis, basketbol, modern dans, latin dansları, pilates, yoga, sosyal sorumluluk projeleri, aksesuar ve kıyafet tasarımları, hukuk ( bütün seçmeli derslerimi hukuk almıştım), kitap yazma, moda, web siteleri yapma, lisan öğrenmelerim, vb. şeyler bile bana kek, kurabiye, çikolata yapmak kadar zevk vermedi. Elimi attığım her işin üstesinden gelebilmeyi bende istemedim ama oldu iste :/
28 yıllık hayatımda o kadar alana dağıldıktan sonra hayatımın geri kalanında kendimi mutlu edecek bir şey yapmaya karar verdim. İşin en güzel kısmı ise; un, krema, yumurta ve küvertürler ile haşir neşir iken sadece mutlu oldugumdur. Yugoslav kökenli bir aileden geldiğim en için genetik olarak yemek yapmaya ve yemeye inanılmaz meraklıyım. Bizim ailede yemek yapmayı bilmiyorsanız garip karşılanıyorsunuz. Yaşı kemale ermiş hanımlar " Nasıl yemek yapmayı bilmezsin?!" bakışını hemen takınıyorlar. Doğal seleksiyon içerisinde siz de kendi misyonunuzu edinip mantı yapmayı öğreniyorsunuz. Sonrası geliştirmeye bakıyor. Bende öyle yaptım. Bir sürü yemek ve pasta kitabı alarak başladım. onra hayranı olduğum fransız mutfağıi sonra hint, italyan derken kendimi Sacher Torte yaptığımı zannedip mermer kıvamında garip bir şey yaparken gördüğümde irkildim. Çok iyi bir "Sacher Torte" yapmak en büyük hedefim!!!! !
Ilk pastane acmaya karar verdiğimde düşünebileceğimden daha zor olduğunu bilmiyordum. Fakat yine de her gün 5 çeşit kurabiye, hafta da 3 çeşit pasta yaptım aylarca. Bunların hepsi internette yayınlanan tariflerden, blog sitelerinden ve kitaplardan edindiğim bilgilerle oldu tabi. Sonra baktım ki olmuyor böyle, dedim benim kursa gitme zamanım gelmiş. Tamam, benim keklerine herkes bayılıyor da..eeeeeeee?
Sonunda en parasız dönemimde çikolata kursu ile başladım herşeye..Kursa gitmekle kalmadı tabi.. Önüme ne fırsat geçerse yapmaya başladım. Geliştiricem ya kendimi.. Şu sıralarda gittiğim amatör kurs olan pastacılık var. Yakınlarım yaşadı :)) Creme Brulee, Cheesecake, Panna Cotta falan tamamdır. Ama ya benim gibi büyük kitlelere sesinizi duyurmak istiyorsanız? Birkaç ay sonra profesyonel kurs başlıyor. Ona gitmek için elimden gelen herseyi yapacağım!
Sizce bir şeyi bu kadar istemek olmasını sağlar mi?.. Sanırım birlikte göreceğiz.

-İSTEKLERİM -

- Fas'a gitmek
- İnci Kolye ( TAMAM)
- Brabantia Şef bıçak ( TAMAM)
- Aşık olduğum adamla evlenmek - çekirdek aile kurmak
- Wüsthof Şef Çantası ( TAMAM)
- Wüsthof Şef Bıçağı ( TAMAM)
- Zwilling EkmekBıçağı
- AGA Ocak
- Kitchenaid Stand Mixer ( TAMAM)
- Chanel 2.55 çanta
- LunaPark'a gitmek ( TAMAM)
- Christian Louboutin klasik stilletto almak
- Bir duvarı tuğla olan salonu ve beyaz kalebodurlu house cafe ayarında design ettigim sevimli bir ev
- Saçlarımın uzaması ( TAMAM)
- Macbook Pro
- Yılbaşını Pariste geçirmek
- Tiffany's Bilezik
- Saçlarımı doğal haline döndürmek ( TAMAM)
- Havuza girip, havuzda kırmızı şarap içmek ( TAMAM)
- Nar koleksiyonumu büyütmek ( TAMAM)
- Bahçede mangal partisi vermek ( TAMAM)
- Yağlı boya tablo yapmak
- Sacher Torte yapmak ( TAMAM)
- Vespa
- Ebru yapmayı öğrenmek
- Sepetli bisiklet almak
- Pilates yapmaya yeniden başlamak
- Gün içerisinde en az 2 litre su içmek ( TAMAM)
- Lomography makinesi almak( TAMAM)

- Fransa'ya gitmek
- İtalya'ya gitmek
- Denize bir şekilde girmek
- Kan tahlili yaptırmak ( TAMAM)
- Yazmakta oldugum kitabı bitirmek
- Koltuğun üstüne çıkıp zıplamak ( TAMAM)
- Squash öğrenmek
- 1 sene içerisinde minimum 50 kitap okumak ( TAMAM)
- Serra'yı bir dövme daha yaptırmasına ikna etmek ( TAMAM)
- Pastane açmak( TAMAM)

- Rokoko yapmak
- Antika koltuğumu kaplattırmak ( TAMAM)
- Pasta Turntable almak ( TAMAM)
- Mutlu olmak ( TAMAM)

sanirim aklima bu kadar geliyor simdilik.. :)
P.S: İsteklerim oldukça yanlarına ilerleyen zamanlarda  ( TAMAM) yazacağım.


17 Mart 2010

Başlangıç


Çılgın gibi gözüken fakat özünde hiç çılgın olmayan hayatımın nasıl değiştiğini siz de benimle birlikte göreceksiniz. Sanat aşığı bir anne ve finansçı bir babanın kızı olarak, Finans okumuş ama aklı gitmek istediği Mimar Sinan Fakültesinde kalmış biriyim. Okurken okulumdan ve okuldaki herkesten nefret ettiğim, ne işim var benim burada dediğim yıllar sonunda da herşeye el attığım için belirli bir işte başarılı olamadığımı gördüm. Çünkü hepsinde başarılıydım açıkçası. Etrafa saçılan saçma gibi olduğumu bir düşünün. Tabi, sizde tişört tasarımları yaparken kurumsal finans seminerlerine katılan ve aynı anda reklamcılık workshoplarında kendinizi bulmaya çalışırsanız ve o süre zarfında da sergiler açarsanız biraz durum zor olabiliyor. Okul bittiğinde sudan çıkmış balık tam olarak bendim! Araba sattım baktım olmadı internet sitesinde web koordinatörülüğü titrine ulaşana kadar olan bir iş deneyimi.. Yanlış tercihler insana neler yaptırıyor ve yine siz bir şekilde kendinizi bulmaya çalışıyorsunuz. Tabi arada kitap yazdığımı da söylemem gerekiyor. Bir kişi aynı anda kaç iş yapabilir? Uzun süre kimseye ne iş yaptığımı söyleyemedim. Çünkü herşeyi yapıyordum! Size kendime göre bildiğim herşeyi yaşadığım herşeyi aktaracağım.. Bu da ne böyle?! demeyin.. Herkesin anlatacağı ve bilgi katabilecek şeyler her zaman vardır.. Umarım küçük masalımı beğenirsiniz.. Bon Appetit!



Bu sitede yayınlanan herşey © Copyright'ı Duygu Tuğcu'ya aittir.İçerik izinsiz kullanılamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.